Bavul

Niye Bavul?
Çünkü araç yok.
Sadece bavul var.

TransEarth / DünyaKazan’ın parçası mı?
Elbette.

Arada çerez niyetine,
Belki çok uzaklara,
Belki ön ısınma turu formatında.

Bakalım bu güzel dünyanın
Daha hangi köşeleri aşağıda sıralanacaklar?

20.06.2010 MOĞOLİSTAN

Atalarımızın, Göçebelerin, Samimiyetin,
Doğallığın, İlkelliğin, Uçsuz bucaksız boşluğun Ülkesi Moğolistan.

Mavi Gökyüzü Ülkesi Moğolistan.
Senede ortalama 260 gün güneş görülüyormuş.
Kara iklimi hakim, gündüz ile gece arası ısı farkı çok.
Kuzey yörelerde ısı, kış aylarında eksi 40’lara kadar düşebilirmiş.
Ulaanbaatar kışın eksi 30’lara inen sıcaklığı ile Dünyanın en soğuk başkenti.
Denizden ortalama yükseklik 1850 metre.

Türkiye’nin 2 misli büyüklüğünde ve 2.8 milyon insan yaşıyor.
Mongolia Dünyanın nufus yoğunluğu en düşük ülkesi.
Yani en tenha memleket.
İnsanların % 40’ından fazlası başşehir Ulaanbaatar’da.
Nüfüsun diğer %40’ı göçebe veya yarı göçebe.
Yani hayvancılıkla uğraşıyorlar, Ger veya Yurt ismindeki çadırlarda yaşıyorlar,
Otlakların durumuna göre yer değiştiriyorlar.

Yerleşim

Toplam 21 tane şehir var ama, bizim ölçülerimizde kasaba demek dahi zor.
Şehirlerde olanlar dahil , insanların yarısı Ger’lerde yaşıyor,
Diğer yarısı ise Rus komunizminin yaptığı kutu apartmanlarda.
Okuma yazma oranı % 98
Kişi başına ortalama gelir yılda 2100 $. Dünya sıralamasında 175. Ülke
Ama % 30 civarında insan, aylık 35 $’dan daha az kazanıyor.
Ortalama insan ömrü 64 sene.
Ekonomi hayvancılık ve madencilik üzerine kurulu.
Madeni para yok. Tugruk sadece banknotlar halinde.

İnsanlar

Nüfüsun % 50’si budist, % 40 Ateist, % 6 Şaman ve Hristiyan % 4 Müslüman.
Cengiz Han’ın kurduğu büyük Moğol İmparatorluğu çöktükten sonra
Mançurya (Çin) hakimiyetine girmişler.
1917 Rus ihtilalini takiben 1924 yılında:
Moğolistan, Dünya’da komünizmi kabul eden ikinci ülke olmuş.
1989’un sonlarına doğru komunizm çökünce,
1990’da çok partili parlamenter rejime geçilmiş.
İlk seçimleri kim kazanmış?
Eski komunist parti. Hem de % 85 oyla.

Budizm

Rus Komunistler dinin halk üzerindeki etkisini yok etmek üzere
Neredeyse bütün manastırları yıkmışlar.
Oysaki Tibet Budizmi çok yaygınmış ve yüzlerce manastır varmış.
Sadece birkaç tanesini bırakıp, müzeye çevirmişler ve ibadeti yasaklamışlar.
Budist rahipler ağırlıklı olmak üzere 36.000 kişi öldürülmüş veya Sibirya’ya sürülmüş.

Yolculuğumuz kuzeydeki Khövsgöl eyaletinin başkenti Mörön şehrine inişimizle başladı.
Karşımızda Rus malı bir minibüs.
4 kişi biz, rehber ve şöför var.
Konfor yok, klima yok.
Yiyecek var, su var, benzin var,
Yol yok, insan yok, telefon yok.

Bindik. Eee , ne yapacağız?
Kuzeye Khovsgöl Nuur gölüne gideceğiz.
262 metre derinliğe ulaşan ve Dünya’nın tatlı su rezervinin %2’sini oluşturan,
İçilesi berraklıkta nefis bir göl ve orman.
Kaç Km? — 135 km.
Kaç saatte gittik? Sadece 4 saat.
Yol olduğu iddia edilen yer, aslında arka arkaya birkaç arabanın geçmesiyle oluşan bir iz.
Eğer birkaç araba o izi beğenmeyip yanından gitmişlerse oluyor sana ikinci şerit.
Yani Otoban.
Haritaya bakıyorsunuz, yollar var.
‘Neredeler?’
‘İşte buradalar! ‘
‘Bunlar ize benziyor. Yol dediğine insan eli değmiş ve emek verilmiş olması gerekir.’
‘Burası Moğolistan.’
Türkiye’nin iki misli ülkede toplam asfalt yol uzunluğu sadece 1200 km. Ona da asfalt denirse.

Yollar

Genelde kuzey güney istikametinde 8 günde 2000 km civarında yol yaptık.
Tamamı toprak yol ( yani iz ).
Zıpla, savrul, gömül, fırla, yumul, kasıl.
Sadece bir tek yol tabelası gördük.
Üçsuz bucaksız bir hiçlik içerisinde step veya çölde giderken
‘Yol’da neden virajlar olur, hiç anlamadık.

Ona yakın çoluklu çocuklu insanın bulunduğu bir kamyona rastladık.
Çamura saplanmış, bizden yardım istiyorlar.
Dün geceden beri oradalarmış.
Bizim araba küçük, onları çekemez.
Devam ettik.
Sordum bizim şöföre: ‘Birilerine haber verecek miyiz, yardım etsinler diye?’
‘Veya belki biri bizimle gelip, yardım getirir?’
‘Hayır.’ Dedi.
‘Peki ne olacak?’
‘Onları çekebilecek bir araç tesadüfen geçene kadar bekleyecekler.’
‘Ama burası uçsuz bucaksız step. Bugün 8 saatte sadece iki üç araç gördük ve hiçbiri de bu işe yeterli değildi ??’
Sonra düşündük ki, hakikaten başka çare yok.
İlk kasaba araba ile 3-4 saat mesafede.
Hiçbir yerde ne çekici, ne vinç, ne de traktör gördük.
Yani kasabalarda yardım isteyebileceğiniz insan veya ekipman yok.
Göçebelik anlaşılması zor bambaşka bir yaşam tarzı.

Öğlen yemekleri piknik.
Her akşam da bir Ger Camp.
Yani çadır kampı.
Göçebe atalarımızın, keçeden mamul çadırları.
İlk kampımızın adi Toilgot.
Ger’de iki yatak bir sehpa ve bir soba.
Sobayı yakmazsan gece buz, yakarsan hamam.
Daha 15 Haziran’da göl halen tamamen donmuş durumda imiş.

Ger

Tuvalet ve duş var ama dışarıda başka binada ve ortak kullanımda.
Ses izolasyonu sıfır.
Privacy , na’mevcut.
Kapı çalmak zinhar yok.
Her an, zank birisi içeri girip, herhangi bir şey bırakabilir.

Ger’in ortası havalandırma amaçlı açık.
Bezle kapanabiliyor ama baca da aynı yerden çıktığı için
Soba yanarken kapamak imkanı yok.
Yani soba yanarken yağmur yağarsa, ger’in içine yağıyor.
Islanmadık ama değişik bir histi.

Privacy olmadığını fareler de biliyor.
Bir gece iki tanesi sorgusuz sualsiz gelip,
Ger’imizde kovalamaca oynayıp, güreş tuttular.
Seyircileri umursamadılar bile.

Ger kamplarda elektrik bir jeneratörle elde ediliyor.
Genelde akşam 8 gibi çalışıyor ve 11’de stop.
Sonra mum, fener ilişkisi başlıyor.
Yataklar sert, yastıklar buğday veya pirinç dolu.

Yaptığımız 2000 km yol sırasında 1 m2 ekili alan görmedik.
Yerleşik hayat olmayınca nasıl eksin biçsin insanlar?
Dolayısı ile sebze yok, meyva yok.
Yemeklerin neredeyse tamamı hayvani ürünlerden.
Nasıl olmasın ki, 50 milyon hayvan var ülkede.

Taze kesilmiş, işlenmemiş, sert koyun eti.
Buzdolabı yok. Fazlasını güneşte kurutalım. Borts yapalım.
Sonra suda bekletip yemek yaparız.
Geleneksel yemek Khorhog.
Tencerede et, havuç, patates ve patates buyüklüğünde 6-7 parlak taş.
Kaynat, oynat, Taşlarla beraber sofraya getir.
Taşları yağlı tencereden çıkar. Bir elinden diğerine geçirerek oyna.
Yağ ve taşın sıcağı sana sağlık verir.
Etleri sertliğinden yiyeme.
Patates ve havuçla doy.
Bir de her yemekten önce sıcak su veya çay iç.
Hayvan yağı bol yemekleri hazmetmek için iyidir.

Yolumuz güneye doğru devam ediyor.
Bir Şaman ayinine katıldık.
Şamanizm Türk’lerin müslümanlığı kabul etmeden önceki yaygın inanışları.
Din mi değil mi tartışılıyor.
Şaman teyze trans haline geçip kutsal ruhun bedenine girmesine izin verdi.
Bu sefer kızgın ve huzursuz bir ruh gelmiş.
Hep beraber Ger’in içinde ilginç bir gece yaşadık.
Bir başka Ger Camp’de (Tsenker Hot Spa) açık havada sıcak havuzda iken
Tepemize inen yıldırımlı, gök gümbürtülü, şimşekli bir yağmurda güzel saatler geçirdik.

Manzaralar

Dağlar, ormanlar, volkanlar, kraterler, göller, nehirler, kanyonlar, stepler ve
Mogolistan’ın üçte birini kaplayan Gobi Çölü.
Bir zamanlar Gobi’nin yerinde okyanus varmış ve çöl okyanusun dibiymiş.
İlk Dinazor yumurtası bu yörede bulunmuş ve böylece Dinazor’ların memeli olmadıkları anlaşılmış.
Kum tepelerinin üzerinde çıplak ayak yürüdükten sonra
Aynı gün Kartal Kanyonunda buzulların üstünde yürüdük.
Cem’in tabiri ile Tummuz ayının ortasında aynı gün:
Kumul’dan Buzul’a.

Ulaanbaatar’da Naadam Festivaline tanık olduk.
3 günlük bir ulusal bayram.
Şenlikler, panayırlar ve üç ata sporumuzda yarışmalar.
Güreş, okçuluk ve at yarışı.
Güreş erkek sporu. Sıklet yok, zaman yok.
Eleme usulu, belden yukarısı ilk yere değen kaybediyor.
Okçulukda erkekler gibi kadınlar da yarışıyor.
At yarışı ise çocuk jokeylere ait. Yaşları 5 ile 12 arasında.
Seyrettiğimiz yarışta 250 civarında at 48 km koştular.
3 at ise binicisiz finish yaptı. Jokeyler nerde?
Olurmuş böyle şeyler.

Yaşam

Yolumuzun üstünde hayvancılık yapan göçebe bir aileye misafir olduk.
Anne-baba iki çocuk ve sayılarını söylemedikleri kadar, at, yak, inek, koyun.
İki Ger’leri var, birinde yaşıyorlar. Diğeri misafir için veya kişi başı günlüğü 5 TL’na kiralık.

Temizlik ölçüleri bizimle pek uyuşmuyor.
Elinizdeki kağıt vs gibi çöpü çadırda yere atmanızda bir sakınca yok.
Yıkanma ihtiyacı yaygın değil.
Sobanın üstünde ısıtılan tenceredeki sıcak suyla biraz silinelim yeter.
Üstümüzden su akıtmaya gerek yok, ama nadiren dereye gidebiliriz.
Anne, adı geçen tencerede bulaşığını yıkadıktan sonra aynı tencerede akşam yemeğini pişirdi.
Tuvalet diye bir kavram yok.
Göçebe insan tuvalet yapıp onu niye taşısın ki.
Hayvanlar her yere yapıyor.
Demek ki biz de doğada her yere yapabiliriz.
Hatta erkekler, çişlerini hemen çadırın dışına veya arabadan iner inmez oracığa yapabilirler.

Hayvanlar

Çift ve yumuşak hörgüçlü develere ve Moğolistan atlarına bindik.
Nomad’larda at önemli bir kültür, çok saygın bir hayvan.
Her çocuk 3 yaşına geldiğinde kendisine bir at hediye ediliyor.
5 yaşından itibaren çocuklar mükemmel ata biniyorlar. Ve de eyersiz.
Moğol atlarının boyları küçük, ama çok dayanıklı ve uzun mesafe koşabiliyorlar.
Ülkede üç milyon at var.
Az bir kısmı ise doğada, sahipsiz ve yabani.

Atla, sürü güttük.
İnek sağdık. Kağnıyla dolaştık.
Sütten ne kadar fazla şey yapıldığını gördük.
Bıslık peyniri,
Uzun kaynatılmış sütten Iıtzki,
Kurutulmuş süt,
Hatta dişinizi kırabilecek kadar kurutulmuş sütten mamul Aarul,
Kaymak, tereyağı, kuru kaymak, ve at sütünden % 3 alkollü Ayrıgh.

Hayvanların boğazının kesilerek ve kanı akıtılarak öldürülmediğini,
Koyunların canlıyken karnı yarılıp, el ile kalbin aort damarının koparılarak,
Inek ve atların kafalarına çekiç benzeri şeylerle vuralarak,
Domuzların ise haşlanmış kaynar patateslerin hızlıca soğuk suya daldırılarak
Soğukmuş gibi yutturulması ile öldürüldüğünü,

Soğuk kış günlerinde canlı keçiden şırınga ile çekilmiş kan içmenin enerji vermesi sebebiyle yaygın olduğunu,
Çin yemeği olan lüx bir restoranda soya sosu olamayabileceğini,
GPS’in ( Global Positioning System ) Moğol versiyonunun ( GER Positioning System olduğunu )
Ve de tuvalet, banyo, buzdolabı, elektrik, telefon, gazete, restaurant, televizyon, bilgisayar, araba olmadan da
Pek güzel yaşanabildiğini,
İhtiyacımız olan herşeyin aslında doğada yalın olarak bulunduğunu öğrendik.

Moğolistan’dan çok etkilendik.
Dünya üstünde eşi benzeri olmayan bir ülke herhalde.
Mongolia’yı gerçekten anlayabilmek ve yaşayabilmek için en iyi seyahat şeklinin
Sırt çantası ile gelip, 100 $’ a bir at satın alıp, Ger Camp’leri kollamak olduğu söyleniyor.
Ama düzgün bir eyer getirmek kaydı ile.
Biz ise bizim usulü devam ettirip,
Inşallah bir kaç sene sonra Kiwican ile tekrar gelerek,
Kendi arabamızla henüz keşfedemediğimiz bölgelere uzanıp,
Güzel insanlar ile daha fazla vakit geçireceğiz kısmetse.

Nesrin-Kemal

20.04.2011 VIETNAM

Savaşların, Komunizmin, Princin, Motosikletlilerin, Sefaletin,
Doğal güzelliklerin, El sanatlarının Ülkesi Vietnam.
Tropik muson Ülkesi Vietnam.

İki büyük nehir deltası, kuzeyde Red River, güneyde Mekong River;
Ekonominin temel taşını, pirinç tarımına endekslemiş.
Senede 3 defa yapılan hasatla, dünyanın 5. Büyük pirinç üreticisi.
Ekili alanların dörtte üçü pirince ayrılmış.

Kişi başına ortalama gelir çok düşük: Yılda 1100 $.
Ama yüksek büyüme hızı ile 2025’te
Dünyanın 17. Büyük ekonomisi olacağı öngörülüyor.

Türkiye’nin yarısından küçük bir alanda yaşayan
90 milyona yakın insan.
Oysa 1970’li yıllardaki Vietnam savaşı sırasında nüfus 55 milyon.
Üreme konusunda pek sıkıntı yok anlaşılan.
10 çocuklu aileler pek olağan.
Savaşta ölen 3 milyon kişi gözlerini korkutmuş herhalde.
Hükümet condom dağıtımı ve kullanımı konusunda aktif çalışıyor.

Evlilik oranı % 90’ larda.
Evlilik dışı birlikte yaşamak toplumda kabul görmüyor.
Kadınlar kendilerini güneşten koruyorlar.
Çünkü beyaz kadın makbulmüş.
Ticari bir düşünce olabilir!
Erkeklerde ise beyaz olmak homoseksüelliğe işaret edermiş.

Savaşta 3 milyon insanın öldüğü,
2 milyon yaralı ve 300 bin kayıp olduğu söyleniyor.
Agent Orange Amerika’nın Vietnam Savaşında kullandığı
Kimyasal silahın kod adı.
Orange renkli fıçılarda sevkedilmiş.
Sıkı durun: Tam 80 milyon litre zehir püskürtmüşler,
Vietnam’ın tarımsal arazilerine ve ormanlarına.
100.000 km2 alana 6.542 helikopter seferi yapmışlar.
Vietnam’ın ormanlarının % 20’si en az bir kere zehirlenmiş.

Amaç, gerilla savaşı yapan ve ormanda barınan Vietkong’luları yok etmek.
Aslında sadece insanları değil, bütün doğayı, yaşayan herşeyi yok etmek.
İnsan hakları bekçileri ile çevreye duyarlı insanlar izindeymiş 1970’lerde.
5 milyona yakın kişi kimyasal silahtan etkilenmiş,
400 bin kişi bu sebeple ölmüş, 500 bin sakat çocuk doğmuş.
Agent Orange’ın topraktaki etkileri halen sürüyormuş.

3 kişilik mükemmel bir öğle yemeği toplam 10 Amerikan Doları.
Yaşam çok ucuz.
Batıda kazanıp, Vietnam’da harcamak fevkalade bir kombinasyon.

90 milyon nüfusa 55 milyon scooter var.
Vızıldayan sinekler gibi, yer gök onlarla dolu.
Ama bir tane dahi kasksız olanı yok.
18 yaşını geçen herkes motorunu alırmış.
En ucuzu 800 Doların altında.
Çin malları 200 Dolara da bulunurmuş ama, sık sık yolda kalırmış.
Motorla neler taşınabilirmiş, başka motorlar veya bisikletler nasıl itilirmiş,
Gördük, afalladık, şaştık, kaldık.

İlkokuldan itibaren eğitim paralı.
Görülen o ki, nefes almanın dışında bedava bir şey yok.
Yurt dışına çıkmak zor.
Masraflarınızı karşılamayı taahhüt eden sponsor bulmanız ve
Onun size davetiye yollaması gerekirmiş.
Ayrıca da geri döneceğinizi garanti etmek adına
Ya gayrimenkul ipoteği veya 20.000 Dolar teminat yatırmak lazımmış.

Kumar yasak, horoz döğüşü de.
Ama döğüşçü horoz yetiştirmek ve döğüştürmek çok revaçta.
Yakalanmamak için dövüşü çabuk bitirmek lazım.
Cezası 1.000.000 Dolar.
Ne yapalım? Horozların vücuduna bıçak bağlayalım.
Ne akıl değil mi?

Yılan şarabını denedik. Yılan tadı almadık.
Kedi, köpek ve sıçan eti yenirmiş.
Özellikle sıçanların eti acaip lezzetliymiş.
Kedi , köpek çok çekmedi ama,
Sıçan eti servis eden restaurant aradık, fellik fellik.
Maalesef bulamadık veya buldurulmadık.
Gelecek sefere arabamızla gittiğimiz zaman inşallah.

Nesrin-Kemal

Vietnam Fotolar

10.09.2011 UGANDA

Mutlu insanlar ülkesi UGANDA ile
6 saat uçtuktan sonra gece 1:00’de
Bizi almaya gelen minibüsü iterek tanıştık.
7 beygir yetti çalıştırmaya.
Afrika’nın incisi UGANDA’da


Doğa

34 milyon nüfus, Türkiye’nin üçte biri
Büyüklüğünde bir alanda yaşıyor.
19 yüzyıl sonlarında Ingiliz kolonisi.
70 yıl sonra 1962’de bağımsız.
Commonwealth ülkeler topluluğunda,
Resmi dil Ingilizce.

71 – 79 arası İdi Amin rüzgarı esmiş.
300.000 kişi ölmüş.
25 senedir Museveni iktidarda.
2011’de yine seçilmiş. Oy oranı % 74.

Toplam 70.000 km karayolunun sadece % 20’si asfalt.
Hayvanların çoğunluğunu barındıran
10 Adet Milli Park harika korunuyor.
Bir tek çöp görmek imkanı yok.
Landcruiser 70 serisi 4×4 arabamız
Toprak yollarda Game Drive için doğru araç.
Dağ Gorilleri, Şempanzeler, Çeşitli maymunlar


Hayvanlar

Hippopotamuslar, Timsahlar, Sayısız Kelebekler,
Zebralar, Filler , Çeşitli Antiloplar,
Zürafalar, Warthog’lar, Sayısız Kuşlar,
Ve Aslanlar’ın dünyalarına misafir olduk.
Bu sefer demir kafes, yani araba içinde olan bizlerdik.

Dünya’da sadece 650 adet kalmış olan
Ortalama 55 yıl yaşayan, 4 senede bir doğuran,
Yavrusuna 7 yıl süreyle bakan, Dağ Gorilla’ları ile
El sıkışacak mesafede olmak,
Geceleri çadırda Aslan sesleri ile uykuya dalmak,
Yattığımız yerin altında Warthog’ları hissetmek,
Büyüleyiciydi.

Tropik iklim hakim.
Kuru sezondaydık ama şiddetli bir yağmura şahit olduk.
Insanlar ayak bileklerinin üzerine çıkan suların içinde,
Adımlarını dahi hızlandırmadan yürüyorlar.
Hiç şemsiye görmedik.
Ortalama insan ömrü 53 yil.


İnsanlar

Okur yazar oranı % 70.
Kişi başı milli gelir 1.200 Dolar.
Çalışan nüfusun % 82’si tarım işinde.
Bize göre fakirlik acınacak seviyede.
İçimiz yardım etmek istiyor.
Hazırlıklı da gelmişiz.
Acaba ahlaklarını bozar da, dilenciliği özendirir miyiz?
Bilemedik.

Coca Cola Var,
Diet Cola yok.
Cornflakes var,
Mc Donald’s yok.
Her üç kişiden biri cep telefonu kullanıyor.
8 tane de network var.

Hem şöförümüz , hem de rehberimiz Francis’e sorduk:
Sence Uganda’nın bir numaralı problemi nedir?
Uzunca bir süre düşündü ve
Major bir problemimiz yok! Cevabını verdi.

Nasıl yani? Peki ya Fakirlik?
Herkesin işi ve yiyeceği var. Kimse aç değil ki ! Dedi.
AIDS? Büyük ölçüde çözüldü.
Uyuşturucu? Önemli miktarda değil.
Etnik grup veya Din çatışmaları? Yok.
Komşu ülkelerle problem? Yok.
Suç oranı? Önemsenmeyecek düzeyde minimal.

Uganda insanları mutlu.
Hepsi güleryüzlü.
Sahip oldukları yeterli.
Aralarında uçurumlar yok.

Doğa ile içiçe, doğal yaşam, evrensel mutluluğun sırrı galiba.
Ekonomik kalkınma, para ise mutsuzluğun kaynağı mı yoksa?

Nesrin-Kemal

25.11.2011 ETHIOPIA


Amazing Ethiopia

ZOR, Ethiopia’yı anlatmak ; Yaşamak gerek !
Zeminden aşağıya doğru kayayı oyarak yapılan onlarca kiliseyi,
Kuru sezonda 45 derece ortalama ile dünyanın en sıcak çölünü,
Fokur fokur kaynayan kıpkırmızı yanardağ lav gölünü,
Henüz 20-30 sene önce varlıkları keşfedilmiş ilkel kabileleri
Kolay değilmiş anlatmak.

Güç bir seyahat yaptık.
Herseyin en iyisi seçilmişti oysa.
Var olan buymus meger.
Kapısı olmayan tuvaletler,
Suyu olmayan tuvaletler,
Hiç olmayan tuvaletler,
Duşu olmayan Resort’lar,
Çamur içinde Lodge’lar.
Tozlu, taşlı, balçık, bitmeyen yollar.
Çetindi, yorucuydu , ama muhteşemdi.

Ortaçağa doğru bir yolculuktu.
Tarihler öncesineydi.
3 milyon 200 bin yıl önce yaşamış Lucy.
Homo Sapiens’in atalarından,
İki ayak üstünde yürüyen bir dişi iskelet.
İddia o ki, insan nesli ilk Ethiopia’da ortaya çıkmış.

Kahvenin de doğum yeri Ethiopia.
3 Büyük semavi din için de önemli topraklar.
Nufüsün % 50’si Ethiopia Ortodox kilisesine mensup.
Hıristiyanlığı devlet dini olarak kabul eden ikinci ülke Ethiopia.
Kökleri ise Museviliğe dayalı.
Ortaçağda Musevi asıllı Solomon Hanedanı iktidarda.
615’de ise Hz. Muhammed’in kızı,
Hz. Ömer ve 14 Müslüman ile birlikte
Ethiopia’ya sığınmışlar ve İslam dini ile tanıştırmışlar insanları.
Müslüman nüfüs % 32 ,
Karaderili Museviler ise epeyce azalmışlar.
Zaman zaman gizli servisler aracılığı ile gizlice Israil’e kaçırılmışlar.
Jamaika’daki Rastafari dini hareketinin de kökleri Ethiopia’da.

Tarihi boyunca sömürge olmamış Ethiopia.
Yalnızca Mussolini devrinde kısa süre Italya’nın işgaline uğramış.
Efsane imparator Haile Selassie Italyan’ları yenerek Habeşistan’dan kovmuş.
1974’de askeri darbe ile Haile Selassie tahttan indirilince,
İktidara gelen komunistler 1991’e kadar çok kan dökmüş.
Sonrasında demokrasi var.
Ama seçimler şaibeli ve halk mutsuz.
Adı konmamış bir diktatörlük var gibi.

Türkiye’nin bir buçuk katı yüzölçümünde nüfüs 85 milyon
Oysa 1935’te sadece 15 milyon
Nufüsü en hızla artan ülkelerden biri.
Galiba en büyük sorun bu.

Okuma yazma oranı % 43
Ortalama ömür 56.
Okuma yazma çağındaki çocukların % 66’sı okula gidiyor.
Zorunlu değil, karar Ailelerin.
Ortaokul’da bu oran % 31
Ailenin sürüsünün çocuğa emanet edilme yaşı 4.


Ethiopia-People

% 80 nufüs tarımla uğraşıyor.
Afrika’nın en çok kahve ve bal üreten ülkesi.
Farklı kültürü olan ve farklı dilleri konuşan 80 civarında etnik grup var.
Deri renkleri siyahtan çok kahverengiye yakın.
Galiba biraz Arap yarımadasından da karışmalar olmuş.
Resmi dil Amharic language
Yazmaya okumaya imkan yok.
Alfabe’da 26 harf, bazıları kelimeye göre farklı okunuyor.

Kişi başı milli gelir 365 Dolar.
Ortalama aylık maaş 46 Dolar,
Asgari ücret aylık 15 Dolar.

Herkes gibi Gregorian takvimi kullanmıyorlar.
Julien takvimine benzeyen kendi takvimlerini var.
7 yıl geriden geliyor.
Senede 13 ay var.
12 ay 30 çekiyor.
13. ay ise sadece 5 gün.

Saat dilimi Türkiye ile aynı.
Ama gündüz saati gece 12’de değil sabah 6’da başlıyor.
Yani sabah 8’de Ethiopia’lılar için saat 2.
Gece 10’da ise saat 4.

Doğu Afrika’nın en hızlı büyüyen ekonomisine en büyük darbe AIDS’ten.
Genel nüfüsün % 2,1’nde HIV virüsü var.
Addis Ababa’da bu oran % 7,5
Başkentte 2007 yılında ölümlerin yarıya yakını AIDS sebebi ile.

Buna rağmen ülke genelinde en fazla ölüm Malaria’dan. (Sıtma)
İkinci sırada Tüberküloz, üçüncü AIDS.
Kalp, koroner hastalıkları ve kanser neredeyse yok.
17 gün boyunca sedece 1 kişiyi sigara içerken gördük.
Tek şişman ise şöförümüzdü.

Başka bir Dünya’daydık.
Adaptasyon zorluğunu orada değil,
Dönünce Türkiye’de yaşadık.

Nesrin-Kemal

31.10.2012 BHUTAN

Bhutan öyle sıradan bir ülke değil.
Burada Pirinç kırmızı renk,
Burada Sigara satışı yasalara aykırı,
Burada Acı kavramı bir tadı değil, yemeğin kendisini ifade ediyor.
Burada Resmi dairede veya Özel sektörde çalışan insanlar tunik giyiyorlar.
Burada Aynı cinsten beraberlikler hapisle cezalandırılıyor.
Burada Evlerin bir çoğunun üstünde kurdela bağlanmış dev penis resimleri var.
Burada Gayrisafi Milli Hasıla’nın yerine Gayrisafi Milli Mutluluk ön planda.

Tahta geçtikten sonra ülkesini modernizasyona açan 4. Bhutan kralı,
İlk defa Gayrisafi Milli Mutluluk Kavramını telaffuz etmiş.
Buddhism’in de öğretilerinden haraketle
Daha fazla üretmek, tüketmek değil, daha fazla mutluluk demiş.

Ciddiye de alınmış.
Artık bu konuda üniversitelerde araştırmalar yapılıyor.
Kriterler, belirlenmiş, ölçüm stratejileri geliştirilmiş.
İlk 7 sırayı kaplayan Avrupa ülkelerinden sonra,
Gayrisafi Milli Mutluluk sıralamasında Bhutan 8. Sırayı almış.

Bhutan’da mutluluk iki bölümde tarif ediliyor.
İç mutluluk ve dış mutluluk.
İç mutluluk için bireyin ruhsal/bedensel sağlığı ve güçlü sosyal ilişkileri belirleyici.
Dış mutluluk için ise Doğanın Güzelliğinin Korunması esas.

Her Salı günü itfaiye araçları, taksiler, ambulanslar hariç
Bütün özel ve resmi plakalı araçların trafiğe çıkması yasak.
Milletvekilleri bile yürürmüş.
Halbuki Türkiye’nin % 20’si büyüklüğündeki Bhutan’da yaşayan sadece 700.000 insan.
Karşı yönlerden gelen iki arabanın durarak ve birbirine yol vererek geçtiği
Asfalt kaplı yollarının uzunluğu ise Türkiye’nin yollarının sadece % 1,5’u oranında.
Thimpu, Dünyanın trafik ışığı olmayan tek başkenti.
Himalaya’ların tepesinde ortalama 2.500 metre yükseklikte kurulu
Denize kıyısı olmayan, sadece Çin ve Hindistan’la sınırı olan
Bhutan’daki çevre bilinci şaşırtıcı.

Milli bilinçleri yüksek , ülkeleriyle gurur duyan Bhutan’lılar
Sanki mutluluğun reçetesini bulmuş gibiler.
Kralın ve hükümetin Turizm’ı sınırlayıcı,
Gelişmeyi kontrol edici,
Göçmen taleplerini geri çeviren tutumu da bir faktör sanki.
Sinemalarda sadece Bhutan kültüründe dram filmlerini izleyebilirsiniz.
Batılı filmler icin DVD veya VCD almanız lazım.

Backpacker’ler turist olarak Bhutan’a giremiyorlar.
Bhutan’a turistik ziyaret için Turizm Konseyine müracaat edip,
Kalacağınız her gün için 250 Amerikan Doları ödemeniz gerek.
Bu bedelin içine her türlü, yatacak yer, yemek, rehber, ulaşım giderleri dahil.
Oteller Turistik A Klas. 3 yıldız ayarında
Yemekler; yöresel, lezzetli ve acı
Ulaşım yeni araba, jeep veya minibüslerle.
Zaten eski araç görmek mümkün değil.

250 Dolar günlük bedelin % 40’ı devlete gidermiş.
% 20 okul, hastane yapımı gibi sosyal projelere ayrılırmış,
% 20 rehber, yemek, otel, ulaşım giderlerini karşılarmış.
% 20 ise turizm acenta kar marjı imiş.

Ülkede düz alan yok.
Tek düzlüğe de havaalanı yapılmış.
Dağların arasındaki vadilerin içinde kıvrılarak alçalan uçağın
İniş manevrası hepimizin yüreğini ağzına getirdi.

Gezerken ya iniyorsun ya da çıkıyorsun.
2400 metreden 3500 metre yüksekliğe 10 km yürüyerek tırmandık.
Kampta hayatımızdaki en lezzetli çorbayı içtik.
En güzel yemeklerimizden birini yedik.
Gece de hepimiz güzelce uyu-MADIK.
Uyuyamadık.
Meğerse bizde bir gariplik yokmuş.
3500 metrede yatarsan ilk gece uyuyamazmışsın.
Gözümüzü kırpmadan, hiçbir yorgunluk duymadan
Ertesi gün 10 km’yi aşağıya indik.

Bhutan bağımsızlığını İngiltere’nin elinden 1947’de almış.
5. Kral 2008’de tahta çıkınca demokrasi demiş.
İlk seçimler yapılmış ve Meşrutiyet dönemi başlamış.
Ama halk Kral’larını çok sever ve yeniden onun yönetmesini istermiş.

Bhutan’ın küçük bir ordusu var.
Ama güçlü tehdit komşu Çin’e karşı ülkeyi
Hindistan koruyor.
Çin sınırı boyunca Hint Birlikleri konuşlanmış.

Bhutan dünyanın en küçük ve az gelişmiş ekonomilerinden biri
Tarım, Hayvancılık, Turizm ve Hidroelektrik enerjisi satışı haricinde başka gelirleri yok.
Ekilebilir alan sadece % 2,3
Ama her yerleşim yerinde, dağların zirvelerindeki tapınak ve manastırlarda elektrik var.

Kişi başına Milli Gelir 6.200 Dolar
Okuma yazma oranı % 47
Ortalama insan ömrü 68 sene.

Para ile 1960’larda tanışmışlar.
Öncesinde ülke her türlü dış etkiye kapalı imiş.
Para birimi Ngultrum, Hindistan’ın Rupisine bire bir eşitlenmiş.

Hindistan ile yakın ilişkiler var.
Ithalatın büyük kısmı Hindistan’dan.
Etin tamamı Hintililerden alınıyor.
Çünkü büyük veya küçükbaş hayvan kesmek yasak,
Kara veya nehir avcılığı yasak.
Kısaca öldürmek yasalara aykırı.

Yolların kenarında dizi dizi Marihuana yetişiyor.
Kendi kendine.
Hayvanlara verirlermiş.
Acıktırır ve daha çok yedirir ve kilo aldırırmış.
Ama sen kurutup içersen; 9 sene hapis.

Bara gittik.
Rutubet, Buddhist semboller, Bira ve
Sahnede siyah beyaz Yeşilçam filimlerindeki
Belgin Doruk usulü danseden kızlar.
Sanki Ortaokul müsameresindeydik.

Tarihe, Doğaya, Buddhism’e bir seyahat yaptık.
Pek de memnun kaldık.

Nesrin-Kemal

Resimler

29.10.2013    İpek Yolu (Çin)

                                                        

Çin’de tarihi İpekyolu’nun havasını kokladık.

Deve kervanları ile değil ama,

Kah uçakla, kah otobüsle, kah trenle uzun yollar katettik.

Sincan Uygur Özerk Bölgesini ziyarete

Batı uçta Kashgar ile başladık.

7.546 m yüksekliğindeki Muztagh Ata dağının heybeti ile büyülendik.

 

Müslüman Uygur Türkleri ile tanıştık.

İçki içmeyen, Kadınların başını örten,

Arapça harflerle yazılmış Uygur Türkçesi konuşan,

Kraliyet ailesi erkeklerine Hoja, kadınlarına Pasha diye hitap eden,

Çinliler tarafından asimile edilmeye karşı koyup

Kültürlerini korumayı başarmış, Orta Asya’daki soydaşlarımızla.

 

Kashgar’da bisiklet neredeyse yok olmuş,

Her yer elektrikli motosiklet ile dolmuş.

Merkezi hükümet ,Pekin saati kullanırmış,

Ama Uygur’ların ayrıca yerel saatleri de varmış.

İnsanlar beyaz renk giymezlermiş.

Özellikle kadınlar renkleri çok severmiş.

 

Çin’in altıda biri olan bu bölgede

25 milyon Uygur Türkü yaşarmış.

İnanması zor ama,

Tren istasyonlarının şehire uzaklıkları

Turpan’da 54 km, Dunhuang’da 138 km imiş

 

Taklamakan Çölünün 800.000 km2 olan yüzölçümü

Türkiye’nin tamamına eşitmiş.

Kurtlar vadisi o kadar sevilmiş ve meşhur olmuş ki,

Polat Alemdar kıyafeti satan dükkanlar ortaya çıkmış.

En unutulmazı ise Urumçi havaalanında 120 liraya içtiğimiz

Bir çaydanlık çay olmuş.

 

Çin’in en önemli özelliği,

5.000 sene öncesine dayanan

Tarih ve kültürü imiş.

Ne zaman oldu sorusuna,

Hangi hanedan zamanında olduğu cevabı verilirmiş.

 

Belki de Dünyanın en önemli arkeolojik buluşu olan

Terracota Warriors sadece 2.200 yaşındaymış.

İnsanoğlunun elinden çıkmış en büyük yapı olan

Çin Seddi’nin inşaatına başlanması da 2.200 sene öncesine rastlarmış.

 

Yemek kültürü bizimkilerden çok farklı imiş.

Tavuk ayağı sote, eşek etinden pay,

Deniz atı ile öküz çükü kombinasyonları olağandışı değilmiş.

 

Binalarda zemin kat veya sıfırıncı kat yokmuş.

Yapılar birinci katdan başlarmış.

Çince harflerle yazmak çok zor olduğundan,

Yeni nesil, latin alfabeli klavye ile yazarmış.

 Ama bilgisayarın Çin Alfabesine çevirdiği yazıyı okurmuş.

 

1949-1980 arasındaki komunist dönemde,

İnsanlar, kişi başına ortalama 3 m2’lik alanlarda yaşarlarmış.

Şimdi ise refah artmış ve alanlar büyümüş.

Şanghay, doğunun en büyük ve lüks metropolü olmuş.

 

Emlak fiyatları o kadar pahalı imiş ki,

Ev sahibi olmayan erkeklerin evlenmesi zormuş.

Daha önce Avrupalı, Amerikalı, erkek arkadaşı olan kızlara ise

Erkekler ‘tatmin edemem’ kuşkusu ile yaklaşmazlarmış.

Bizimkinin aksine anaerkil bir yapı hakimmiş,

Evde güçlü olan kadınmış ve onun sözü geçermiş.

 

16. yüzyıl şartlarından başlayıp günümüze uzanan

İlginç bir Çin seyahati yaptık.

Çin çok büyük, Çin çok değişik.

Yine geleceğiz inşallah.

 

Nesrin – Kemal

İpek Yolu (Çin) Fotolar

31.03.2016 Patagonia

Güney Amerika’ya adım attık sonunda.
Auckland’dan Buenos Aires’e uçtuk.
Şehri çok sevdik. 4 gün kaldık ve 50 km yürüdük.
İnsanlarını bize, semtlerini de Istanbul’unkilere benzettik.
Özlem herhalde.

Akşamına hemen bir yerel Parilla, yani et restoranı.
Meşhur steak’lere ve nefis Malbec şaraba merhaba.
Dondurmalar ve Dulche de Leche. Kİlolar artacak galiba.
Arjantin’de kırmızı et ve tango, kültürün belki de en önemli parçası.

La Recoleta Cemetery, Dünyanın en güzel mezarlıkları arasında.
Göçenler, küçücük evlerinde sonsuzluğu deneyimliyorlar.
Teatro Colón Dünyadaki en iyi üçüncü Opera Binası.
Akustik performansa inanamadık.
El Ateneo, 1919’da tiyatro olarak yapılmış, 2000 yılında ise kitap dükkanına dönüşmüş.
Dünyanın ikinci iyisi imiş. Yılda bir milyon kişi girermiş içeri.
2007’de 700.000 kitap satmış.

Günübirlik Montevideo’ya gittik. Uruguay’ın başkenti.
Heryer dümdüz. Herkes Mate içiyor. Bizim çayımız gibi.
Marihuana yetiştirmek ve içmek serbest. Ama satmak yok.
Nüfüsun % 1-2’si yerli. Diğerleri İspanyol, İtalyan, Akdenizli
Yani bizden. Evimizde hissettik.

Bir uçak ver elini Iguazu. Şelale(ler) müthiş etkileyici .
Onlarca resim gördük ama yaşamak çok farklı.
Eleanor Roosevelt Iguacu’yu görünce ‘My poor Niagara’ demiş.
Çok haklı.
Su miktarı büyüleyici idi. Öncesinde çok yagmur yağdığı için baraj kapakları açılmış.

Palm heart (palmiye kalbi) ile tanıştık. Kavun, salatalık arası; salataya katılırmış.
Eğer tek köklü ise kalbi alınan Palmiye ağacı ölürmüş.
İki gece kaldığımız otelde bütün personel Mr. Ayata diye adımla hitap ediyor.
Kel, göbekli, şortlu, tatoo’lu, kuyruklu adam olmak önemliymiş meğer.

Güneye El Calafate’ye uçtuk. İyice güneydeyiz ve hava soğuk.
Araba kiralayacağız. Çizik, hasar var mı diye sordum.
Cevap : Patagonia arabası hiç yarasız olur mu?
İkinci soru: Cep telefonu kapsama alanı ile ilgili.
Öğrendik ki Patagonia’daki tek iletişim şekli otostop!

Perito Moreno buzulu 30 km uzunluğunda ve 5 km eninde.
Majestik bir manzarası var ve stabil durumda.
Bize çivili ayakkabılarla üstünde trekking yapmamız için izin verdi.
Suyla buluşup, eriyip, kırıldığı Largo Argentino ise Arjantin’in en büyük gölü.
Güney Patagonia Ice Field, Dünyanın üçüncü büyük tatlı su reservi.

Torres del Paine National Park Chile’de. Sınır geçişinde kuyruk.
Genç bir asker geldi, bize ve bir arabaya daha yardım edip işleri hızlandırıyor.
Acaba para talebi mi var? Vermeli miyiz? Evetse ne kadar ve nasıl?
Bütün cevaplar negatif.

Patagonia yollarındayız. Stepin ortasındayız. Sanki Moğolistan.
Yalnız, ıssız.
Yollar kısmen nehirden alınan çakıl ile yapılmış stabilize.
Kocaman taşlar var. Sağda solda devrilmiş terkedilmiş çürümüş arabalar.
Benzin sıkıntılı. Her istasyonda benzin almak lazım.
Ama 5 litre , ama 10 litre, ne kadar eksikse.

Guanaco, lama sülalesinden ve Güney Amerika’ya özgü bir hayvan
1,5 metre civarında boyu ile 90 kg ağırlığında.
Yol kenarında bir tanesi boynunu çit tellerine dolamış ve boğuluyordu.
Bir ara gitti ama kurtarabildik. Pek mutluyduk hepimiz.

El Chalten Chile ile sınır belirlenirken alelacele inşa edilmiş bir kasaba.
Cep telefonu 1,5 sene önce gelmiş.
Mobil internet GPRS seviyesinde.
Renault Toros’lar caddelerde, köpek çeteleri heryerde.

Ruta 40 üzerinde kuzeye doğru yoldayız.
El Bolson’da geceledik. Dağların arasında.
Rüzgar hiç esmezmiş.
Gece1 derece Gündüz 27 Derece
Önce Santa Cruz eyaletindeyiz sonra Sonra Chubut’a devam
Yol kenarlarında küçük anıtları merak ettik.
Efsanevi kahraman Gauchito Gil adına yapılmışlar.

Bariloche’ye geldik. Göller Bölgesini gezdik, hayran olduk.
Walter ve Miriam’ın evlerindeki kiralık odalarında iki gece misafir olduk.
Birlikte yemekler yedik, rüyalarını süsleyen deniz yolculuğunu konuştuk.
Arjantin’de bir dostumuz var artık.

Arabamızı teslim edip, 3 adet göl aşıp, Chile’ye geçiyoruz artık.
Otobüsteki rehbere kendimizi tanıtıp, Patagonia’da 3400 km yol yaptık deyince
‘Bizi onurlandırdınız.’ diye bir cevap ve akabinde müthiş bir alkış.
Bir alkış da Kendimizi evimizde hissettiğimizi söylediğimizde.

Akşama Puerto Varas’dayız.
Başka bir araba kiralayacağız ve kuzeye devamla Santiago.
Anayoldan çıkıp, Villarrica yanardağının eteklerinde geceledik.
And dağlarının zirveleri Arjantin ile Şili’nin arasındaki sınır olmuş.

Chile; deprem, yanardağ püskürmesi, ve tsunami ülkesi.
Yaklaşık 500 yanardağın 123 tanesi aktif. % 25.
2015’teki 8.4 büyüklüğündeki deprem pek zarar verememiş.
Bu doğal afetler yaşamın bir parçası

Artık steak yok, deniz ürünleri var.
Congrio var, king crab var, pisco sour var.
Mapuche’ler Chile’nin yerlileri.
Nüfüsları az ama kültürlerini korumuşlar.

Türk TV dizileri Chile’de ve bütün Latin Amerika’da yaygın.
Caroline ve Jose ile tanıştık.
Caroline Chile vatandaşı ve Binbir Gece’de Şehrazat’ın kocası Onur’a aşık.
Santiago’daki Alman Lisesinde okumuş.
Jose ise Kolombiya’lı.
Ne mutlu, Latin Amerika’lı dostlarımız artıyor.

Patagonia’da güneyden kuzeye araba ile 5.000 km katettik..
4 kere Arjantin’e, 2 kere Şili’ye, 1 kere Uruguay’a ve 1 kere Brezilya’ya girdik.
Doğayı, insanları, kültürü çok sevdik.
Başka rotalarla tekrar geleceğiz inşallah.

Nesrin – Kemal

Patagonia Fotolar

31.07.2016 Galapagos

Galapagos seyahatimizi Pınar ve John ile 4 kişi planlamıştık.
Ama gitmeden New York da öğrendik ki 5 kişiymişiz.
Booboo da bizimle beraber. Yaşasın!

New York’dan başlayan uzun bir yolculuk yaptık.
4 kere uçtuk, 24 saate yakın ayaktaydık.
Yanımızda götürdüğümüz şaraplardan birini bavulda kırdık.
John’un kıyafetlerini bordo-pembe desenlere bürüdük.

Yorgun bir halde sabah teknemiz Mary Anne’e ulaştık.
1997 yapımı 3 direkli bir barquentine.
1000 m2 yelken’i, geniş kamaraları, çeşitli ortak alanları
Harika mürettebatı, nefis yemekleri ile romantik bir yelkenli.
Marin antika dükkanında sergilenen herşey burada halen kullanımda.

14 yolcuyuz, öğleden sonra panga ride.
Panga; dingi veya şişme botun, Galapagos versiyonu
Panga’ya bindik ve tuzlu suda yetişen mangrove ağaçlarına merhaba dedik.

Blue footed booby’lerle tanıştık,
Red footed booby’lerle dost olduk,
Nazca booby’lerle bakıştık,
Frigatebird’lerin görkemine hayran olduk,
Heron’ları izledik,
Finch’lere su vermedik,
Albatros’ların rüzgarsız havada havalanamadıklarını öğrendik,
Lizard’ları kolladık,
Shark’larla yüzdük,
Stingray’lerle dans ettik,
Sea turtle’larla su balesi yaptık,
Owl’larla restleştik,
Cattle egret’a el salladık,
Mocking bird’leri aradık,
Hawkes’ların süzülüşünü seyrettik,
Giant turtoise’larla resim çektirdik,
Red billed tropic bird’ ün zerafetini kıskandık,
Sea Lion’larla dost olduk,
Penguen’lerle daldık,
Pelican’larla selamlaştık,
Crab’lerin cazibesine kapıldık,
Lobster’ı yakalayıp yemek istedik,
Marin ve Land Iguana’lara gülümsedik,
Parrot fish ve rengarenk balıklarla burun buruna snorkel yaptık,
Kano-kayaking yaptık,
Flamingo ve hammerhead shark’ı göremedik.

Sea lion Pınar’ı hedef alarak ona doğru yüzdü.
Penguen yüzerken Nesrin’i gagaladı.
Doğal ortamlarında hayvanların insana bu kadar
Yakın olmalarındaki sihir ne acaba?

Doğayı kendisi için kullanan ve
Canlılara zarar vermekten kaçınmayan insan,
Nasıl olmuş da burada farklı davranmış?

Ada’lar siyah,
Ada’lar kırmızı,
Kıyılarda, çöl-kaktüs,
800 metre yükseklikte ise yemyeşil yağmur ormanları,
Volkanik araziler üstünde sanki ay yüzeyindeydik.
120 sene önceki patlamada oluşmuş lav tabakasında yürüdük.

Romantik barqentine Mary Anne ile yelken açtık.
Dümen Kemal’e emanet, 2 saat sonra da funda demir.
Galapagos’lar 12 major ada,
Mary Anne bizi 7’sine götürdü.

Yemekler Mary Anne’de.
2 şişe şaraptan sonra Margarita içelim teklifine
John ‘Battı balık yan gider.’ dedi.
Gülmekten yere düşmemek çok zordu.

Puerto Ayora’da en güzel Margarita ve en güzel Caipirinha’yı içtik.
Charles Darwin Station’da korunan ve üretilen turtois’ları seyrettik.
Gabriel’in ‘Short steps!’ ve ‘Lets do it!’ sözleri ile yoğrulduk.

Son durak Ecuador başkenti Quito,
Patio Andaluz romantik otelimiz,
La Ronda caddesinde
Los Geranios Restaurant’da
Guinea Pig ızgara akşam yemeğimiz.

Herşey değişikti,
Herşey güzeldi.

Nesrin – Kemal

Galapagos Fotolar

© 2023 DünyaKazan